30 Aralık 2007 Pazar

KAPI ÇALAR

Kapı çalar… Sabahın erken saatlerinde… Açarsınız. Sütçünüzdür gelen. Sütçünün litreliğinden kabınıza dökülen beyazlıkta sabahın güzelliğine kavuşursunuz. Gözünüzde pırıl pırıl bir sabah kahvaltısı canlanır. İçinizden “Bugün kahvaltıyı bahçede yapalım.” Diye geçirirsiniz…
***
Kapı çalar… Gelen postacıdır. Kucağında büyükçe bir paket. Uzattığı kâğıda bir imza atarsınız. Daha önceden ısmarladığınız kitaplara kavuşmanın sevincini yaşarsınız. Zaten tatilde olduğunuzdan bu kitaplara çok ihtiyacınız vardır. “Artık canım sıkılmayacak” deyip keyiflenirsiniz. En çok merak ettiğinizi alıp şezlonga uzanırsınız…
***
Kapı çalar… Kapıya koşarsınız. Yıllardır görmediğiniz bir dost gelmiştir. Sevinirsiniz. Sohbetleriniz saatler boyu, hatta günlerce sürer. “Yaşamak ne güzel” dersiniz içinizden. Hele böyle dostlar varken…
***
Kapı çalar… Dürbünden bakarsınız. Kimseyi göremezsiniz. Dönüp yeniden koltuğa gömülürsünüz. Bir daha çalar. Bakarsınız, yine kimse yok. Tam o sırada bir daha çalınca kapıyı açarsınız. Komşunuzun oğlu. Elindeki sopayla zile uzanmakta. Meğer tuzları bitmiş. İçeriden tuz getirirken kendi kendinize söylenirsiniz “Elbette göremem. Keratanın boyu bir metre… ”Bu küçük hadise neşelendiriverir ortalığı. Hatta koşup hanımınıza anlatırsınız…
***
Kapı çalar… Düşüp bayılacak kadar şaşırırsınız. Askerdeki oğlunuz haber vermeden izne çıkmıştır. “Oğlum benim…” diye hasretle kucaklarken gözyaşlarınızı zapt edemezsiniz. Mutluluğunuz oğlunuzun izni kadar uzar…
***
Kapının her çalışında sanki mutluluğa koşmaktasınız. Huzur tüter gözlerinizde. Her sessizlikte kulaklarınız zil sesi arar… “Ve Kapı Çalmaz…” En büyük misafir gelir. Adeta kapıyı kırmıştır. Alıp gider sizi, şaşırırsınız. “Niye haber vermedi?” diye içinizden geçirirken “Doğduğundan beri zile basmaktayım.” Der. Bir şeyler söylemek istersiniz o an. Ama o andan sonra diliniz dönmez. Ölüm sessiz sedasız gelivermiştir…
Murat Başaran
Yağmurda ıslanarak çıktık yola yüreğim.. Biz her şeyi göze alarak çıktık bu yola....Ve acılara göğüs gererek devam edeceğiz hep..Tebessüm ederek hayata...Tıpkı bir güneş gibi doğacağız yüreklere...Bir gül gibi açacağız sevda mevsiminde.... Tek sermayemiz sevdadır bizim..tek dostumuz yıldızlar..Onlara anlatırız kendimizi..Onlar anlar sadece bizi...Ve saklanırız geceye..Kimse görmesin bizi bilmesin diye....Umut olup yağarız gökyüzünden..Aşk olur yanarız gönülden...Ve yürürüz yüreğim..Bütün engellere karşı...Eğer soktuysak elimizi taşın altına ezilse de çekmeyiz yüreğim..Hep dediğim gibi ya... Yağmurda ıslanarak çıktık yola yüreğim.. Biz her şeyi göze alarak çıktık bu yola....Ve acılara göğüs gererek devam edeceğiz hep..Tebessüm ederek hayata...Tıpkı bir güneş gibi doğacağız yüreklere...Bir gül gibi açacağız sevda mevsiminde.... Tek sermayemiz sevdadır bizim..Tek dostumuz yıldızlar..Onlara anlatırız kendimizi..Onlar anlar sadece bizi...Ve saklanırız geceye..Kimse görmesin bizi bilmesin diye....Umut olup yağarız gökyüzünden..Aşk olur yanarız gönülden...Ve yürürüz yüreğim..Bütün engellere karşı...Eğer soktuysak elimizi taşın altına ezilse de çekmeyiz yüreğim..Hep dediğim gibi ya... Aşıklar diyarına ulaşmak o kadar kolay mı...Acıya tebessüm gerekir..Taş atan ele gül atan el gerekir...Bize engel koyana dost eli gerekir...İşte yüreğim kolay mı sandın..aşıklar diyarına ulaşmayı..Kolay mı sandın sen aşkı...Hiç kolay değil yüreğim hiç kolay değil...Aşk sandıkları gibi oyuncak değildi ki...Aşk yanmaktı aslında sadece geceleri ağlamaktı kimse bilmesin görmesin diye...Aşk MUSAB’dı yüreğim AŞK EBU BEKİR di....Ve onlar gibi olabilmekti..Sevgili için can vermekti....Kardelen kadar temiz su kadar saftı aşk... Ve yüreğim aşk sadece çift kişilik yaşanan bir yalnızlıktı...Ve yüreğim aşkı,sevdayı koyup bağrımıza umudu alıp koynumuza gidelim yüreğim gidelim...Okşanmamış yetim başları,dinmeyen hasret acıları bizi bekler yüreğim...Ve tanıtalım yüreğim kendimizi herkese..Duysun bilsin bizi bütün acılar...Ve bütün yangınlar..Biz sevda yağmurlarında ellerini açmış bekleyen bir garip dilenciyiz....
Yüreğim çıktığımız bu yolda bize taşlar atılacak hep..Belki acı çekeceğiz ikimizde...Acıtacaklar bizi kanatacaklar...Hep oklar fırlatılacak belki de... Ama unutma yüreğim bu yolda sana gelen okları gül kabul etmezsen yükselemezsin... Hadi şimdi yürüyelim senle umuda..Beklerler aşıklar diyarında...Kolay değil yüreğim sanma hiç kolay değil aşık olmak..Hele aşıklar diyarına varmak...Öyle olmalıyız ki bize verilen zehiri bal diye yutmalıyız...İşte aşıklar diyarına böyle yola çıkılır.... İçimizdeki bembeyaz güller kana boyandı yüreğim.Kana boyadılar hep.... Biz tebessüm edelim yüreğim sadece tebessüm edelim... ağlayacaksa da gece ağlayalım..Kimse görmesi ağladığımızı kimse bilmesin...Yıldızlar görsün sadece..Dosttur onlar bize...Hep ışığıyla umut olur bize... Sen incinme yüreğim yarınlar bizi bekler....Okşanmamış yetim başları bizi bekler...Gidelim yüreğim yanımızda umut götürelim..Tek sermayemiz olsun umut..Tek nedenimiz.... Ve masmavi gökyüzünde duman olanları görmeyelim yüreğim...Varsın kanatsınlar bizi yaksınlar acıtsınlar hep....Biz hep tebessüm edelim yüreğim....Ağlayacaksak da gece ağlayalım..Kimse bilmesin kimse görmesin.... Ve şimdi sevdayı sarıp koynumuza yürüyelim yüreğim...Vursunlar bizi kırsınlar yaksınlar ama sevdamıza dokunmasınlar yüreğim....Ona dokundurtmayalım kötüleri...Çünkü o saf ve temiz sevdamız bizim tek yaşam kaynağımız...Yaşamayı öğretti bize o sevda gerçekten sevmeyi öğretti....Sevelim yüreğim hep dürüstçe mertçe ve yüreklice....

DİNLE BENİ YÜREĞİM!

DİNLE BENİ YÜREĞİM!!! Umudum var yarına....Güneş doğacak yine....Ve hayat başlayacak..Yine incitecekler yüreğim seni...Yine kanatacaklar dikenleriyle....Başını kaldır yüreğim bak sen gökyüzüne hala masmavi rengi görüyorsan yürü ve bak önüne...Anladın dimi artık her şey sahte..Herkesin yüzünde birden fala maske...Yüreğim yetişelim artık sonu gelmeyen yangınlara..Bizde yansak da söndürelim başka yananları...Anlatalım katı yüreklere sevdanın adını.....Ve kazıyalım gökyüzüne sevgiyi ve aşkı....Hisset yüreğim bu mevsimde esen rüzgarları....Hissetme ama sana atılan taşları.. Devam edelim yüreğim severek devam edelim.... İlk önce sevmeyi sevelim yüreğim.....Dua edelim sevmeyi sevmeyenler için...Ve ağlayalım ağlamayı bilmeyenler için.... Bir sevda mevsimindeyiz yüreğim.....gülleri gözyaşıyla büyütülen bir sevda mevsimi.....Rengini kandan alan gülleriyle örtülen bir sevda mevsimi...Hayallerin bulutlarda gezdiği bir sevda mevsimi.... Yarınlar bizi bekliyor yüreğim....Acılar bizi bekliyor..biz hep tebessüm edelim yüreğim içimiz kan ağlasa da.....Ve yüreğim tanıtalım kendimizi bizi bilmeyenlere...BİZ KİMMİYİZ??? BİZ SEVDA YAĞMURLARINDA ELLERİNİ AÇMIŞ BEKLEYEN BİR GARİP DİLENCİYİZ....

29 Aralık 2007 Cumartesi

ANLADIM!!!!

Anladım...! "Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, kendimi bulduğumda anladım.
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,kendi yolumu çizdiğimde anladım.
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak, dinleyerek değil.Bildiklerini bana neden anlatmadığını anladım.
Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış.Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım.
Sevmek ile sevilmenin yolu önce kendini sevmekten geçermiş.Neden kendine aşık olduğunu anladım.
Acı, doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden.Neden hiç ağlamadığını anladım.Ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş.Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım.Ve sevilenle ağlayamıyor, kaçıyorsan ondan, çaresizliktenmiş.Senin acın için odamda tek başıma hıçkırıklarla ağladığımda anladım.
Bir insanı herhangi biri kırabilir ama bir tek çok sevdiği acıtabilirmiş.Çok acıttığında anladım.Fakat, hak edermiş sevilen onun için dökülen her bir damla gözyaşını.Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım.
Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet.Yüreğini elime koyduğunda anladım.
Tek başına ayakta durabilecek kadar güçlüysen, yanında tutanlar varmış.Neden hiç yalnız kalmadığını anladım.
Ve Sana ihtiyacım var, gel diyebilmekmiş güçlü olmak.Sana git dediğimde anladım.
Biri sana git dediğinde, kalmak istiyorum diyebilmekmiş sevmek.Git dediklerinde gittiğimde anladım.
Dostun seni bir kez terk edermiş, bin kez değil.Aslında hep yanımda olduğunu anladım.Ve bir kez terk etti mi seni, affetmek çok zormuş,Ben de affedemediğin şeyin ne olduğunu anladım.
Sana sevgim şımarık bir çocukmuş her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan.Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım.
Özür dilemek değil, affet beni diye haykırmak istemekmiş, pişman olmak.Gerçekten pişman olduğumda anladım.
Affedemem, çok geç demek gururdan başka bir şey değilmiş hâlâ sevgi varsa içinde eğer....

AŞK; MAŞUK ve AŞIK..

AŞK Sarp kayaların dehlizinde saklı,Tılsımlı define gibidir.Ele geçirilmesi bir hayli zordur.Sabır ve meşakkat ister.Ele geçen definenin muhafazası iseO defineyi bulmaktan daha zordurSadakat ve istikamet ister...
MAŞUKKaf dağının ardındakiZümrüd-ü anka kuşu gibidir.Pek nazlıdır, hiç ihmale gelmez.Teslimiyet ve muhabbet ister....
AŞIKAşığın durumu ise çok farklıdır.Ne cehennem ister ne cennet.Ne saltanat ister ne servet.Sevildiğini bilmek yeter ona.Buna da diyet isterEn mühimi de, koca bir yürek ister...

YAĞMURRR

YÜREĞİMMMM

İÇİMDEKİ İBRAHİM & NEMRUDUN HİKAYESİ...

İçimdeki İbrahim & Nemrudun Hikayesi... Yola küçük bir çocuk olarak başladım.... Büyümeye başladım, her insan gibi yaşamaya,yaşama tutunmaya o kırık ellerimle, o incinmiş yüreğimle, o minik tutarsız yüreğimle merhaba dedim hayata. incindim hep kullanıldım,belkide kullanılmaya rant gösterdim,insanlara yakınlık duymak adına bişeylerden feragat ettim! Hep kendimi yok ettim! Gitti benden bir şeyler, o bir şeylerin adını bile koyamıyorum artık. Ben olmuşum bir İbrahim kendimi arıyorum.. Kaybolan yüzlerde soruyorum kendimi.Yalancı aynalara bakamıyorum yuzumun çirkinliğinden, gönlümün soğukluğundan korkuyorum artık yapacaklarımdan, korkuyorum Abi....Yapabiliceklerim'den korkuyorum.Kendimi durdurulmaz hissediyorum,Biliyorum Zekama'da güveniyorum,Aptallığıma'da öyle... Öyle bir sarhoşum'ki vursan yıkılmaz, tutsan kalkmaz.. Öyle işde... Aklımı hep avuç içlerime alıp geziyorum.Dedimya Artık ibrahim oldum, arada nemrudu'da oynuyorum.Nemrudu sevmiyorum içimdeki nemrudu! ! ! ibrahim daha ağir, daha baskın geliyor sanki, ama nemrudda çekiyor, Nemrud'da bir benlik bir hoşnutluk var sanki? İbrahim'deyse Huzur... Nere gitsem ıkısınıde götürmekteyim ve biliyorum'ki birini öldürmekteyim birini yaşatmakta,ardından diğerine ölürken can vermekte... Diyorum'ya Abi, ben ölüyorum... Diğer ikisi yaşıyor içimde.. Bense ölmekteyim... Birini yaşatmayı bilsem ve seçimlerimde kararlı olsam; ya İbrahimi yaşatacak huzura kavuşacak bu ruh, beden,akıl, zihin.... Yada; Nemrudu seçicem hepten Zalim olucak bu Ruh ve Benlik... ikiside gerçekten çok çekici. Biri: Bu tarafta hükmünü sürüyor, Diğeri öteki tarafı hatırlatıyor... Acaba hangisi olsam? Hadi sen söyle, söylede bileyim en azından belki yardımın olur. Biliyorum'da aslında sorulan sorunun bana gelecek cevabını! Diyeceksin'ki Nemrud olup'ta ne yapacaksın? İbrahim ol, insan ol... Demesi kolay değilmi? İbrahim... İbrahim ha İbrahim! ! ! ... Ahh Bir Olabilsem Abi.... insan hep kötüye meyillidir oysa değilmi? önce nemrud olayım, ibrahıme zamanım, ömrüm yeterse birde onu deneyeyım. off ya offf! ! ! neyi nasıl yapıcamıda bılemez oldum... söyle yol göster bana! ! ! Abi.. Abi Suskunsun? ... Hangisi olayım? .... Yine Yanlız Kaldım Anlaşıldı Dinleyen Bile Yok Beni... '' Her seçimin bir bedeli vardir.. Korkarım: bu seçimin sonu nemdura doğru yol alıyor.. Nemrud olup, Nemrudu öldürmem Gerekki ibrahim yaşasın... '' Ömer Faruk Demircan

28 Aralık 2007 Cuma

HÜZÜN GÜNLERİ.....

"Hani söz vermiştik âlemi ervahta;Bela demiştik elestübirabbikum sualineYaratıcı rızk verici ve yegâne kanun koyucu olarak Allah'ıÖnder olarak ta Onun Resulünden başkasını tanımayacaktık!Hani söz vermiştik Erkamın evinde;Hangi şart ve ortamda olursa olsunİlayı kelimetullah misyonunu yürütecek,Musibetlerden yılmayacak, hiçbir tehditten korkmayacaktıkVe gerekirse ölümlerin en güzeline talip olacaktık!Hani söz vermiştik Akabe Tepesinde;Kendimizi ve ailemizi koruduğumuz gibiKanımızla, canımızla ve malımızla Koruyacaktık Rasulullah'ıHani söz vermiştik Akabe Tepesinde;Doğru olan her şeyde Resule itaat edecekRabbani davayı elden ele, gönülden gönüleBalçıkla sıvanmayan hakikat güneşini,Cihatsız ve şahadetsiz bırakarak lekelemeyecektik!Hani söz vermiştik Medine de;Hani söz vermiştik dünya kardeşliğinin Engüzel teşekkül etmeye başladığı Medine de;Kıyamete kadar tüm Müslümanlar kardeştirVe bizler ve bizler muhakkak ki müminler kardeştirFermanı ilahisine gönülden bağlanacaktıkVücudun azaları gibi birbirimizin derdiyle dertlenipSevinçlerine ortak olacakKomşusu açken tok yatan bizden değildir düsturunaEvrensel komşuluk bildirisineKardeşliğin en ateşiği olarak bakacaktık!Hani söz vermiştik Rıdvan da;Başımızı tutamayan ellerimizi kökünden kurutacaktıkNemlenmemiş bir gözü,Yara almamış, çile çekmemiş bir bedeniMevla’ya sunmayacaktıkMücadelesiz ve vuslata özlemsiz geçen bir günüYaşanmamış kabul edipDoğarken nişanlandığımız ölümle Cihat masasında, şahadet gömleğini giyerekNikâhlanacağımız günün hasretiyle yanıp tutuşacaktık!Hani söz vermiştik;Ayaklarımızı vura vura Mekke ye girdiğimizdeDinime, namusuma göz diken zalimler tekrar işbaşına gelirseMukaddes beldelere ebreheler tekrar saldırırsaMevla’mızın ebabil kuşları olmaya talip olacaktık!Hani söz vermiştik Rasulullah’a;Cahiliyle adetlerini bir daha diriltmemek üzere kökünden kurutacaktıkMiras bırakılan emanetlere sımsıkı sarılacakAhkâmı-Kur'aniyi tüm dünyaya hâkim kılacaktık!Ahde vefa gösteremedik Allah'ım;Zihinlerdeki hatırasını çoktan silmiştikŞahadet mi? çok uzaktı bizdenTanımıyorduk onuSözlüklerimizden bile çıkarmıştıkÇile çekmeye yanaşmadıkÖyle eğildik, öyle eğildik ki;Doğrulacak ne bir belimizKaldıracak ne bir başımız kaldı!Utanıyoruz Allah'ım;Nemlenmemiş bir gözle, yara almamış bir bedenleHuzuruna varmaya utanıyoruz!Ahde vefa gösteremedik Allah'ım;Bunu biliyoruzAma şunu da biliyoruz ki;Rahmet deryanda ufacık bir damlayızYüzümüz yerde ama...Affet Allah'ım, Affet Allah'ım, Affet...."

GÖZ YAŞININ DUAYA DURDUĞU AN!

  • Kalbimin kiri, yüzümün karasıyla kapındayım.... Bir mümin bir hataya ikinci kez dûsmezdi; ben duştum Geldim; Sen Afûv olduğun için Rahmet kapısının onun de durdum adini sesliyorum, hiç durmadan, yılmadan iste geldim; Sen benim tek inandığım, dayandığım, medet dilediğim, dost um dediğimsin. — Beni kendine Halil edindiklerinden eyle. İste simdi kalbimde ne varsa dilimde, Sen benim Mabudumsun, Halikımsın, Rezzakımsın, Settarimsin; beni de Abdi hitabına muhatap olanlardan eyle. — Sûrttûgumde düzeltmeyi, dûstûgumde doğrulmayı nasip eyle. Su anda duaya durmuş Müslim ve Müslimelere, mümin ve müminlere Mucib isminle muamele et ve bizleri yolunun yolcuları eyle. Hayatimizi ôlûmûmûzû ve hasrımızı hayırlı ve güzel eyle.... Rabbim, Bir insani koy kalbime ama o insan Senin de sevdiğin bir insan olsun. — Ve beni ôyle bir insana sevdir ki, o insanin kalbinde Sen olasın. Ki ben o insanin kalbinde Seni bulayım. Beni ôyle bir insanla buluştur ki benden ônce onunla buluşmuş olan Sen olasın. — Onunla el ele tutuştuğumda ikimizin elinin ûstûn de Senin Elin olsun. Bana ôyle gözler göster ki ben o gözlerden Sana bakayım.

ASİ&AŞILMAZ

Asi & Aşılmaz Sorarak'mı başlasam yoksa adını merak sözlerinin altına gizliyerek Sorguluyarakmı hayatın bu boktan ve çekilmez yönlerini öğrenmeye çalişsam... Hani, Birini seversin, Tamam dersin karşıma çıkan budur! Bakmazsın yaşına, yerine, yurduna, kültürüne, seviyesine cahilliğine, zekasına, bahtına,kaderine.. Senin için: o çok güzeldir içtendir sevecendir.... İster 40 yaşın'da olsun ister Taze bir GüL.. Sevmişssindir bir kere ve Gözün görmuyordur,körsündür, hiç olmadiğin kadar gözü karasındır o an ve Çekersin kılıcını kının'dan hemen ardından etrafı kana boğarsın sivri sözlerinle. İncitmek nedir bilmez'ken artık hoyratsındır, Asi & Aşılmaz sarplar gibi dik mağrur'dur başın. Yere hiç eğilmez.... Çünkü Seviyorsundur. Herkez sana Mantık'la bakarken: Geçmiş'te kendilerinin yaşadıklarını veya geçmişteki yaşayan, yaşanan olaylardan, insanlardan ders almadan ve o anki: O kişilerin duygularını hissetmeden,empati neyim, nedir bilip, bilmeden ve yaşamadan o insanı, belkide beni yaşamadan, eleştirirler? Peki Niye? Aynı şeyi sende yaşadın işde! ve mutlu olamadın kavuşamadığın için! .. Bir ömür boyu'da içinde ukte kalmadımı sevdiğine kavuşamaman... Bırak'da biz mutlu olalım dersin; Burun bükerler. Hani: çok bilmişlik vardır ya özümüz'de ve sürekli nasihatler yükselir arşa dilimizde tüy bitmemişken. Biz insanlar? neden böyleyiz? Yaşadığımız Gündelik olaylardan her hangibi birini bir başkası yaşa'sa hata yapsa: hemen kötü görürüz! Horlar & Kötüleriz! Deriz'ki; '' Aha o varya hani o adını söylemiyeyim işde o... şöyle şöyle yapmış.... Sevmiş birini, ama ben hiç yakıştıramadım onları bir birine. Ya insan öle birini nasıl severki? ben olsam sevmem,sevemem '' İyide siz: sen ben değilsiniz'ki beni yaşayasınız? Kalemim Sitem kusucak bu gece Size,Sizlere! ... Anlamsızlıklara, İnsanlara Kadere, Arşa, hatta Kainata Sitem Kusacak! .. Birini seviyorum! İçim'de minik,minik filizlenmeler oldu, sizler'se o filizlerin dibine işiyorsunuz.. İşemeyin kardeşim! Bu hayat benim! Kime ne yargılamak? hem sana 'ne ötekisine ne seviyorsam seviyorum işde! Kimseyi ilgilendirmezki; sana ne oluyor? Hayır size ne oluyor Eyyy Ahali size ne oluyor... Bükmem Boynumu! Eğmem Başımı! Bükülmezdir Bileğim! Hadi! sıkıyor'sa gel bük: Dilimin Kemiğini! ... Nefret doluyum insanlara! .. Sevmıyorum sizi! .. Soğuttunuz kendiniz'den beni.... Sizin içinizden Birini Sevdim, hatta ne içinizdeni? Sizin içinde yaşayan ama sizler gibi olmayan birini seviyorum! Ölümüne sevmişim! Mutluluğu bir an'da yaşasam; Naaşımı serecek kadar karartmışken; gözlerimin nefrini,ferini,serini, hangi cesaretle çıkıcaksınız karşıma... Hadi Buyurun; Seviyorum; Gelin: Siz Engel olun! Ben sizin yıktıklarınızı yapayım usta ellerimle! Yıkan siz, Yapan ben olayım. Harc Bende, Mala bende, Tuğla bende sizlerdeyse: sadece göz var... O gözler'le ancak bakılır.. Kör değiller'se siz güzellikleri göremeyecek kadar körsünüz! Değil'ki benim yaptıklarımı kör'ken yıkmak, Yaptıklarımı görmekten acizsiniz... '' Ey Sevgili; Sev, Öyle Sevki Yaradanına Sığınarak, Ölene, Kaderine Küsene Kadar Sev! Öyle Sevki; Mecnun Ol, Bir Divaneyi Hatırlasınlar Sana Baktıkların'da & Acımtırak Bir Gülümseme Bırak Yüzlerde... Ey Sevgili; Hep Sev Bıkıp Usanmadan Sev Arşın Yedinci Katına Varsın bu sevdan. Ve Bil'ki Ey Sevgili; Acıyı Tatmadan Mutluluk Gelmez Asla... '' Ömer Faruk Demircan

26 Aralık 2007 Çarşamba

AĞLAMAKTAN KORKMA...

AĞLAMAKTAN KORKMA
Bir hurûşuyla eder bin hane-i ikbali pest Ehli-i derdin seyl-i eşk-i inkisarın görmüşüz Nabi (Dertlilerin, güceniklikle akıttıkları gözyaşlarının sellerini gördük. Birkere coşup çağladığı vakit, binlerce ikbal sarayını yerle bir ediveriyordu.)Gözyaşım,Dizeler güzeli dedim sana inci inci ve güzeller incisi koydum adını dizi dizi. Yabanlara gönderdiğimsin hem akın akın, hem canımı verdiğimsin uzak yakın. Sevgilinin geleceği yolları sulayıp süpürmek için sakladım seni. Kirpiklerimi süpürge ettim; sultanlar ayağına düşürmek için tuttum ve bırakmadım seni.Gözyaşım,Bütün boşluklarını sen doldurdun ömrümün. Söylenmedik sözler yerine sen vardın yanımda. Sevdaya dair yeminlerden sonra sen vardın. Köhne zamanın direnci adına, acı çağların yaşlısı ve genci adına yine sen vardın. Dikenler gülden habersiz iken, gözler dilden de fersiz iken; zamanından geriye düşmüş acılar için, manada biçimleri yitiren sancılar için; aynalarda eriyen sırlardan taşarak, ucu kıyamete çıkan asırları aşarak; gerçekten daha gerçek kelamlarda ve Güzeller Güzeli'nden vuslat müjdeli selamlarda sen vardın. Hepsen vardın...Bir gözyaşı, gül mevsiminde güle karşı akarsa aşk olur adı; sevgiyi damıtır en derin yerinden. Suçlardan sonra tenha gecelerde akarsa tövbedir tadı; gönülleri arıtır en kara kirinden. Mademki gözyaşı bir kutlu demdir, elbette bir erdemdir.Bir gözyaşı, bir cevherdir ateşten kaynayan ve alev gibi yanan. Özü sudur ama avuçta bir yalım, gönülde bir yangın olur. Bir ateş düşünün, dumanı âh ile çıkar da külleri göz yaşına karışır ya. Hayat bir mum alegorisidir hani, mumun başındaki yanış gözde yaş olur da gözyaşı alevle barışır ya. Alev can ipliğini yakınca, acıdır ki, bedenini eritir de mumun, su ile alev birbiriyle yarışır ya. Aşıka göre cennet olur cinnet ve kendi gözyaşında boğulur akıbet... Gözyaşıdır ki yıkayarak yakar, yakarak yıkar. Arıtır ve eritir; temizler ve gizler. Fazilettir, diyettir. Bu yüzden denilir ki gözyaşı yiğitler kârıdır ve civanmertler vakarıdır. Şaire unuttuğu mısrayı bir gözyaşı hatırlatır, şehrazad üveyikler uçuran acıları bir gözyaşı anlatır. Sancılı damarlarda ölümcül çılgınlıkları gözyaşıdır okuyan satır satır. Toplasan gözyaşlarını âşıkın, dalgalı bir deniz olur; süzülürken bağrından, yakar geçer iz olur. Yalnız doğar gibi her insan, yalnız akar her damla ve yağmur yağmur gözyaşıyla ıslanır nisan. Bir kere ölür de kahır yüklü savaşlarda nice aylar batar ve Filistin'de sapanlar çakıl taşları, takaroflar kurşun yerine gözyaşı atar. Ceylanları âmâ düşürünce avcılar, avcıları ceylanlar vurur ve hamuru sevdaların, gözyaşıyla yoğrulur. En son, yağmur kuşları konar kuşpalazı çocukların salıncaklarına, gözyaşı şefkat olur.Gözyaşı ki, kişinin kendisiyle kavgasının sonunda akarsa tomur tomurmercandır ve eğer pişmanlıklarla tartılırsa mübarek bir heyecandır.Gül yüzlülerin kirini gülsuyu kokan gözyaşları alır. Ve damla damla güldökülen ellerde gül kokusu kalır. Tohumu eken bilirGöz yaşın döken bilirGül kadrin diken değilÇileyi çeken bilirVe ey gözyaşım,Bulutuna sadık yağmurlar gibi gel, ve kadim bir dostu uğurlar gibi git. Bir atımlık mesafede yalnızlığın kurşunlanan coşkusuyla gel, geleceği savaşa mecbur annelerin korkusuyla git. Geceyi içine döken tomurcukların yeşiliyle gel; goncayı açılsın diye bekleyen bülbülün diliyle git. Bülbüller konan dallarda yaprak gibi gel ve derinlerde bendini yıkan bir ırmak gibi git. Yalın kalem savaşlara meftun acılarla gel, pişmanlık dolu yüreklerden sancılarla git.Ve ağlamaktan korkma gözüm!..
İskender Pala

İŞTE ÖYLE BİRİ

İŞTE ÖYLE BİRİ Sizi sizin kadar tanıyan biri... Kendini ve hayatı da çok iyi tanıyan biri... Sizi hep düşünen, ama sizin onu düşünüp düşünmediğinizi önemsemeyen biri... Size sizi anlatabilen, sizi başkalarına anlatmayı çok seven, bunu yaparken gözlerinin içi parlayan biri... Sizin için her şeyi yapmaya, her şeyi başarmaya hazır biri... Ne söylediğini bilen, söylediği her şeyin arkasında duran, verdiği sözü tutan, randevularına gecikmeyen biri... Nerede nasıl davranacağını, kiminle nasıl konuşacağını, ortama uymasını bilen biri... Çocukla çocuk, gençle genç, yaşlıyla yaşlı olabilen, bunu yapmaktan keyif alabilen biri... Gülünecek yerde çekinmeden gülebilen, ağlanacak yerde gözyaşlarını saklayamayan biri... Bazen kıskanç, bazen huysuz, bazen şımarık, bazen bencil, bazen kaprisli, bazen kavgacı, bazen inatçı, bazen geveze ama hep iyi niyetli biri... Sizi kırmaktan, incitmekten korkan, size zarar vermeye kalkanlara bütün benliğiyle karşı koyan biri... Kimseye anlatamadığınız sırlarınızı söylemekten çekinmediğiniz, düşüncelerine her zaman ihtiyaç duyduğunuz, ne söylediğini bildiğinden hep emin olduğunuz biri... "Sana ihtiyacım var”dediğinizde, nerede olursa olsun koşup gelen, sıkıntılı anlarınızda yanı başınızda olan ve sizi dinlemekten hiç bıkmayan biri... Birlikte yemek yemekten, film izlemekten, tiyatroya gitmekten, parkta aylak aylak dolaşmaktan, şarkı söylemekten, müzik dinlemekten hoşlandığınız biri... Romantikliğiyle sizi duygu denizinde uçurabilen, gerçekçiliğiyle ayaklarınızın yere basmasını sağlayabilen biri... Sürprizleriyle sizi şaşırtan, çılgınlığıyla şoka sokan biri... Her zaman güvendiğiniz, size asla ihanet etmeyeceğini bildiğiniz, sizi yarı yolda bırakmayacağından emin olduğunuz biri... Sizinle sonsuza kadar birlikte yaşayacakmış gibi hissettiğiniz, sevmeden edemediğiniz onun da sizi sevmekten asla vazgeçmeyeceğini bildiğiniz biri... Hayatınızda böyle biri... Var mı??? Varsa kıymetini bilin!!!!